Beş Parmak kıyıları, Gilindire Kalesi (Aydıncık), Anamur, Kalatıran ve Ahmetçe (Yakacık)

Kitab-ı Bahriye’nin Dümen Suyunda -55-

Yine Akdeniz’deyiz ve Piri Reis’in peşinde Kitab-ı Bahriye’nin üç faslını daha, bugünle karşılaştırarak yeniden yazacağız. Bu fasıl, Beş Parmak kenarların ve Gilindire Kal’esin beyan ider.

Piri Reis, Karaman kenarlarında, Beş Parmak kıyılarındaki Gilindire Kalesi’ni anlatırken “Mezkûr Beş Parmak, ada gibi bir yumru burundur. Ol burunun iki yanı iki yatakdur” diye girer söze. “Karaman kenarların” o tarihte Anadolu’da, Kayseri’den Isparta’ya kadar olan bölgede hüküm süren Karamanoğlu Beyliği kıyılarıdır. Gilindire bugün İçel (Mersin) ilimizin Gülnar ilçesine bağlı bir bucaktır. Günümüz haritalarında, Kelenderis-Gelenderis diye kayıtlıdır. Reis’in “ada gibi bir yumru burundur” dediği Beş Parmak, bugün haritalarda Taşucu ile Aydıncık arasında, Ada Burnu (Sulusalma Burnu) olarak gösterilen burundur. 

Piri Reis’in, iki yanı yataktır, “bu burnun her neresini bir iki karış kazarlarsa tatlı su çıkar. Mezkûr buruna kefere tayifesi, Kavu Kalador – (Süzgeç Burnu-Umar) derler” dediği burnun karşısında, Pırasa Adası olarak kaydettiği ada, hemen burunun yanı başındaki, bugün “Babadil Adaları” veya “Babadul Adaları” diye bilinir. Reis, dar bir geçit olmasına karşın bu ada ile kara arasından gemilerin geçtiğini, derin olduğunu da not eder.

Piri Reis, Ada Burnu-Pırasa Adası’ndan Gilindire‘nin beş mil olduğunu söyler ve “bu yolda iki küçük adacuklar vardur. Mezkûr cezayirün (adaların-Umar) karşısında bir akarsu vardur. O adacuklara İzile Dale Ventura dirler” diye devam eder. Günümüz haritaları ve Piri Reis’in gerek Pırasa Adası gerek İzile Dela Ventura Adaları’nın yeri hakkında verdiği bilgiler, bu adaların hangisi hangisidir diye beni epey uğraştırdı. Sonunda bu sorunu Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Anıtlar Uzmanı Nazım Tarhan tarafından hazırlanmış ve 1962 yılında basılmış, yıllardır sakladığım “Tarihte Türkiye (Turkey in history) haritası sayesinde çözebildim. Bugün artık hayatta olmadığını düşünsem de Tarhan’a şükranlarımı sunuyorum. Türkiye bir zamanlar böyle insanlar da yetiştirmiş. 

İSİMLER VENEDİKLİLERDEN 

Kitab-ı Bahriye’yi yeniden yazarken yer isimleri beni her defasında meraka ve tabii ki zora düşürmüştür. Bu defa da öyle oldu. Bu fasıldaki bütün yabancı isimler o tarihlerde Kıbrıs Adası’na yerleşmiş olan Venediklilerin koyduğu isimler olduğuna göre ne anlama geldiklerini de bilse bilse bir İtalyan bilir diye düşünerek, hemen dostum Mario Campaner’i aradım. Onun anadili İtalyanca ile benim sonradan, Arjantin’de öğrendiğim İspanyolca bir araya gelince “Kalador”un “süzgeç”, “İzile”nin “ada”, “Dale Ventura”nın da büyük olasılıkla, “De Aventura- Del’aventura”, “macera” olduğuna karar verdik. Bu kıyılardaki kale, ada vs. adlarının “Venedikçe” olduğunu nereden mi biliyorum? Tanrı katında yeri yüksek olsun; her dileği yerine gelsin, adı sonsuza dek hatırlansın, Kitab-ı Bahriye ile denizcilik tarihine ve denizcilere yeri doldurulamaz bir eser bırakmış olan Piri Reis onu şöyle anlatmış:

“Gilindire, gündoğusuna karşı, deniz kıyısında, bir burun üzerinde harap bir kaledir. O kale hakkında şöyle hikâyeler anlatılır: Kıbrıs’tan pek çok Venedik kâfiri, tüccar kılığında bu kaleye gemi ile sabun getirmişler. Cuma günü olunca, o sabunu kaleye çıkarıp, kalenin kapısı önünde, sandıklar içinde yığmışlar. Kale halkı Cuma namazına giderken bu sandıkların çokluğu karşısında, kaldırmaktan vazgeçerek camiye girmişler. Kâfir, Müslüman halkın camiye girdiğini görünce, halk gaflet halindeyken fırsat bulup, hemen kılıçlarını çekerek, kaleyi ele geçirmişler. İşte o zamandan beri Gilindire Kalesi haraptır. Ancak burçları ve surları tam olarak durmaktadır.” 

Reis’in bu yazdıklarını okuduktan sonra kimsenin bu fasılda geçen yer isimlerinin Venedik dilinden geldiği konusunda bir kuşkusu kalmamıştır herhalde. Hazır yeri gelmişken, Gilindire Kalesi’nin Kıbrıs Adası’nın tam karşısına, yıldızına düştüğünü de yazayım da Venedik kâfirinin öyle çok uzaklardan geldiği düşünülmesin.

BU FASIL KARAMAN KENARLARINDA 

YENİ VE ESKİ ANAMUR’LARI BEYAN İDER   

Piri Reis’in Gilindire Kalesi diye anlattığı kalenin bugün haritalarda Aydıncık ilçesinin hemen batısındaki İskele-Gelenderis/Kelenderis diye kayıtlı olan antik kentin önündeki, “Dörtayak Kalesi” olduğu anlaşılıyor. Öte yandan, Ada Burnu’nun gündoğusundaki Sancak Burnu’nun yakınında Gilindire Mağarası vardır. Bu mağaranın adı da Kelenderis Antik Kenti ile bağlantılı olmalıdır. Reis bu faslı, “Ve ol kal’enün önünde bir küçük limancuk vardur. Ol limancuğa küçük gemiler girür. Şöyle ma’lûm oluna vesselam” diye bitirir. Bugün hemen hemen aynı yerde bir balıkçı barınağı bulunmaktadır. 

Piri Reis bu, dur durak bilmez. Gilindire Kalesi’nden sonra bir kez daha Bahr-i Sefit’e (Akdeniz-Umar) yelken açıp, kale peşine düşer ve “Mezkûr Yeni Anamur denizden bir mikdar karada, bir harâb kal’edür” diyerek bugünün Anamur ilçesinin yerini, önündeki yıkılmış kaleden kerteriz alarak belirler. Reis’in sözünü ettiği harap kale, günümüz haritalarında, Mamure Kalesi olarak kayıtlıdır.   

Reis, bu kalenin önünden büyük bir ırmak aktığına, ırmağın iki yakasının üzüm bağlarıyla dolu olduğuna işaret eder. Irmağın karşısında, denizde iyi demir yerleri bulunduğunu anlatır. Piri Reis’in anlattığı ırmak, Anamur Çayı’dır. Kuzeyde, bugünün haritalarında Yüğlük Dağı olarak gösterilen dağdan çıkar, Anamur ilçesinin gündoğusundan geçerek, Mamure Kalesi’nin önünde, Akdeniz’e dökülür. 

NİRENGİ NOKTASI ESKİ KALE

Günbatısı yönünde seyrini sürdüren Reis, “Amma Eski Anamur, deniz üzerine havale bir burnun üzerinde vâki’ olmuşdur” diyerek, “Anemurion” antik kentine ve onun kalesine gelir. Kalenin denizin üzerine sarkmış bir burun üzerine kurulmuş olduğunu, bu burnun bir dağ olduğunu anlatır. Dağın üzerindeki kalenin uzaktan göründüğünü, bu nedenle iyi bir nirengi noktası olduğunu belirtir. 

Reis, Kitab-ı Bahriye’de onu okuyacak denizcilerden hiçbir yararlı bilgiyi esirgemez. Hoş laf aramızda, yazılıp da Kanuni Sultan Süleyman’a sunulduktan sonra bir Tanrının kulunun bile kitabın kapağını açmadığı anlaşılıyor, o da başka!

Anamur faslına dönersek, Reis “O kalenin (eski Anamur Kalesi) altında ancak gündoğusu tarafında bir yatak vardır. Bu yatakta pürmeçe* ile yatılması gereken günlerde, palamarı kale tarafında bulunan kıyıya bağlarlar. Demiri, gündoğusu tarafında, “yiğirim kulaç suda korlar (yirmi kulaç suya atarlar)” der ve bu yatağın barçaların yatmasına uygun bir liman olduğunu vurgular. 

Piri Reis, Yeni ve Eski Anamur’lar faslını, “Ve ba’dehu mezkûr Anamur’dan (Eski Anamur) Kalatıran onbeş mildür. Şöyle ma’lûm oluna vesselam” diyerek noktalar. “Kalatıran” neresidir, onu da aşağıdaki fasılda anlatalım. 

BU FASIL KARAMAN KENARLARINDA 

KALATIRAN VE AHMETÇE NAM YİRLERİ BEYAN İDER 

“Mezkûr Kalatıran bir körfezdür. Ol körfez içinün günbatısı tarafında eyü demir yeridür. Ve içeri körfez içinde yiğirmi kulaç yirde yaturlar. Hem orada yatmayup, varup dahi içeri körfeze girürlerse, on kulaçdur” der Piri Reis.

Reis’in “Kalatıran” dediği körfez bugün haritalarda Sündürme Burnu veya Karga Burnu olarak kayıtlı burnun gündoğusu-poyrazında, Kalediran veya Kaledran Plajı’nın bulunduğu Yakacık köyünün gündoğusundaki körfezdir. Yakacık’ta Kaledran sözcüğü plaj ve Kaledran Restoran dışında, Yakacık-Anamur yolu üzerindeki köprüye de verilmiştir. Hatta bir de aynı sözcüğün yerel şive ile hafif değiştirilmiş şekli olan Oğuz Galadran İlköğretim Okulu bile var. Belli ki Yakacık köyünün geçmişteki adı Kaledran-Kalediran imiş. Piri Reis bu körfezin içinde, günbatısı yönünün iyi demir yeri olduğunu söyler ki günbatısı ve karayele kapalı bu bölüm gerçekten de demirlemeye uygundur. Reis gemilerin burada yirmi, daha içeri girerlerse on kulaç suda demir atabileceklerini yazar. 

Piri Reis, Kalediran’ın arkasında sivri bir dağ bulunduğunu, o dağa Handu dediklerini yazar. Handu Dağı, Maslan Dağı veya Karagedik Dağı olmalıdır. Körfeze hâkimdir. Reis bu dağın günbatısı tarafında bayıra karşı, yüksekçe bir yerde harap bir kale olduğunu not eder. Ve devamla, “Ol kal’eye Kızılhisarı dirler. Mezkûr hisarı tekrar günbatısı tarafa dolaşdukda, Selindi Suyu dirler bir su akar” der. Piri Reis’in Kızılhisar dediği harap kale, Kalediran (Charadrus) Kalesi; Bu kalenin günbatısından aktığını söylediği su, Yakacık Deresi’dir.  

LOMBARDİYA

Reis, Yakacık Deresi’nin gündoğusu tarafının Karaman Beyliği, günbatısı taraflarının ise Sultan Alaeddin’in (Alaeddin Keykubad) yerleri (ülkesi) olan Alaiyye (Alanya) olduğunu yazar. Selindi Suyu’nun sınır olduğunu vurgular. Sonra da “ve ol suyun tekrar günbatısı tarafında Ahmetçe dirler, deniz üzerine havale ada gibi bir yumru burunun üzerinde bir harâb kal’e vardur. Ol kal’eye Efrenç tayifesi Kastalu Lombarda dirler. Ya’ni Top Hisarı dimek olur. Vâkı’a top taşı misalinde (top güllesi gibi) bir yumru burunun üzerinde vâki’ olmuşdur (inşa edilmiştir)” diye devam eder. 

Haydi bakalım bir bilmece daha! Neden Lombarda Kalesi demişler? Mario ile yine kafa kafaya verdik. Lombardiya deniz kıyısında değil. Ancak “Lombardiya tuğlası” diye bir tuğla var. Granit renginde. Piri Reis döneminde top gülleleri de granitten yapılıyor. Reis de kalenin “top güllesi gibi bir yumru burun üzerinde” olduğunu” söylemedi mi? Demek ki Reis, Avrupalıların (Efrenç tayifesi) top güllesine benzeyen burnun üzerinde, Lombardiya tuğlası gibi granit renginde taşlardan yapılmış bu kaleye Lombardiya Kalesi-Top Hisarı adını verdiklerini anlatmak istiyor. Mario’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Kitab-ı Bahriye’nin bu bölümünü yazarken yanımda bir Venedikli olsaydı ancak bu kadar yardımcı olabilirdi. Hoş, Mario da yarı Venedikli sayılır. Biz bu bulmacayı böyle çözünce Piri Reis de rahatlamış olmalı ki, “Mezkûr kal’eden Alaiyye (Alanya) yiğirmi (yirmi) mildür, karayelin karta gün batısı üzerine -Karayelin çeyrek günbatısı yönünde), şöyle ma’lûm oluna vesselam” diye bağlar sözünü.☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.