Nolan Ordu’ya mı geliyor?

Christopher Nolan’ın 2026’da vizyona girmesi planlanan Odyssey filmiyle ilgili heyecan verici iddialar ortaya çıktı. Söylentilere göre, filmin bazı sahneleri benim de doğup büyüdüğüm şehir olan Ordu’nun Yason Yarımadası’nda çekilecek. 

Bugünlerde Ordu’da büyük bir heyecan yaşanıyor. İsmini Antik Yunan mitolojisinden alan Ordu’ya bağlı Yason Yarımadası, Altın Post Efsanesi’yle bağlantılı bir bölge olmasıyla dikkat çekiyor. Christopher Nolan gibi büyük bir yönetmenin birçok güzel anımın olduğu bu tarihi mekânda çekim yapacağı iddiası bile sinema dünyasında ve Ordu’da büyük bir heyecan yaratıyor. (Yason Burnu’nun henüz bozulmamış halini sayfadaki fotoğrafta bulabilirsiniz. 2014 yılında drone ile Yason’un ilk fotoğrafını çekmiştim.)

Nolan’ın beklenen yeni sinema filmi Odyssey, yeni IMAX film teknolojisiyle çekilen bir yapım olacak. Sinemaya sadece IMAX teknolojisiyle izlenebilecek filmler için giden biri olarak, bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Çünkü geleneksel sinema salonları, yenilenmeyen teknolojileriyle artık tatmin edici bir deneyim sunmuyor. Oysa IMAX, VR başlıklarıyla deneyimlediğim büyük ekran hissine en yakın sinema teknolojisi. Hatta IMAX’i uçakta bile kullanabildiğimi daha önce anlatmıştım.

Tüm bunlar beni yeniden Inception’a götürdü. Gerçeklik ve bilinç ilişkisini sorgulayan bu efsane film günümüz teknolojisinin ulaştığı noktayı düşündüğümüzde daha da anlam kazanıyor. Zihinle kontrol edilen dünyalar, zihin hacklenmesi, teleportasyon ve Metaverse ile zihinsel etkileşim gibi konular artık yalnızca bilimkurgu değil, üzerine ciddi şekilde çalışılan gerçek projeler. Bu yüzden, bu ayki yazımda insan ve teknoloji arasındaki bu en son sınırı keşfetmeye karar verdim.

ZİHİNLE KONTROL EDİLEN DÜNYALAR: 

2025’TE İNSAN VE TEKNOLOJİ ARASINDAKİ SON BARİYER

“Gerçekten uyandığımızdan nasıl emin olabiliriz?”

Inception (2010)

Inception filmi, rüya içinde rüya kavramıyla insan zihninin derinliklerini keşfeden bir başyapıttı. Filmde, bilinçaltına girilerek anılar değiştiriliyor, fikirler ekiliyor ve insanlar kendi gerçekliklerinden şüphe etmeye başlıyordu. O gün, bunun yalnızca bir bilimkurgu olduğunu düşündük. Ancak bugün, beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) ve nöroteknoloji sayesinde, zihnimiz ile makineler arasındaki sınır hızla yok oluyor.

2025’te teknoloji, artık sadece dokunduğumuz veya sesle kontrol ettiğimiz bir şey olmaktan çıkıyor. Düşünerek yazı yazabiliyor, protezleri hareket ettirebiliyor, oyun oynayabiliyor ve hatta sanal dünyaları yalnızca zihin gücüyle keşfedebiliyoruz artık. Peki, bu bizi nereye götürecek?

1. Beyinle Kontrol Edilen Teknolojilerin Doğuşu

Elon Musk’ın Neuralink projesi ve benzeri girişimler, beyinle kontrol edilen cihazlar fikrini laboratuvarlardan çıkarıp gerçeğe dönüştürüyor. İlk başta felçli hastalar için geliştirilen bu teknoloji, şimdiden beyin dalgalarıyla yazı yazma, el-kol protezlerini kontrol etme gibi yeteneklere sahip. Ancak bu yalnızca bir başlangıç…

2025 ve sonrasında:

• Zihinle çalışan dijital asistanlar hayatımıza girecek. Bir düşünceyle mesaj yazacak, telefon çağrılarını yönlendireceğiz.

• Beyin kontrollü arayüzler, klavye ve mouse’u tarihe gömecek.

• Duygusal BCI sistemleri, ruh halimizi analiz edip müzik listelerimizi otomatik ayarlayacak, dijital asistanlar konuşma tarzını ruh halimize göre değiştirecek.

2. Metaverse’te Zihinle Hareket Etmek: Matrix’e Bir Adım Daha Yakın mı?

Bugün VR başlıklarıyla Metaverse dünyalarını deneyimliyoruz. Ancak bu cihazların yerini, beyin dalgalarımızı okuyan arayüzler aldığında, sadece düşünerek avatarımızı hareket ettirebileceğiz. Bir oyun düşünün: Kılıcınızı çekmek için elinizi kaldırmanıza gerek yok, saldırı yapmayı düşünmeniz yeterli.

Meta, Apple ve diğer büyük teknoloji şirketleri, beyinle kontrol edilen sanal dünyalar üzerinde büyük yatırımlar yapıyor. Hedef, “plug and play” bir deneyim yaratmak. Yani VR başlığı takmadan, yalnızca düşünerek sanal dünyalara giriş yapabileceğiz. Peki, gerçek ile sanalı ayıran sınır tamamen silinirse ne olacak? Inception’daki gibi, insanlar gerçekliği unutmaya başlayabilir mi?

3. Düşünceyle Yazı Yazmak ve Bilgi Paylaflşımı: Dijital Telepati Çağı Başlıyor

2025 itibarıyla, beyin-bilgisayar arayüzleri yalnızca cihazları kontrol etmekle kalmayacak, aynı zamanda zihinlerimiz arasında veri aktarımına da olanak tanıyacak. Bir düşünceyle e-posta gönderebileceğinizi, zihninizde bir kelimeyi hayal ettiğiniz anda onun ekrana yansıdığını düşünün.

Facebook’un çatı şirketi olan Meta, birkaç yıl önce beyin dalgalarıyla yazı yazma üzerine çalışmalara başlamıştı. Bugün bu teknolojinin, nörolojik hastalıklara sahip bireylerin iletişim kurmasını sağlamak dışında, telepati benzeri iletişim biçimlerine dönüşme potansiyeli var. Bilgi artık yalnızca öğrenilerek değil, doğrudan zihinden zihne aktarılabilecek mi? Eğer bu gerçekleşirse, insanlık için yepyeni bir bilgi devrimi doğabilir.

4. Zihnin Hacklenme Tehlikesi: Kendi Bilinçaltımıza Karşı Savunmasız mıyız?

İnternet çağında siber güvenlik, kişisel bilgilerin çalınmasını önleme mücadelesine dönüşmüştü. Ancak, eğer beynimize doğrudan bağlanan cihazlar yaygınlaşırsa, zihinlerimiz de hacklenebilir mi?

Beyin-bilgisayar arayüzleri, insan düşüncelerini okuyup analiz edebilir hale geldiğinde:

• Reklam şirketleri bilinçaltımızı manipüle edebilir mi?

• Siber saldırganlar düşüncelerimizi değiştirebilir mi?

• Devletler insanların kararlarını etkilemek için nöro-teknolojik müdahalelerde bulunabilir mi?

Bunlar Black Mirror senaryoları gibi görünse de beyin implantları ve nöroteknoloji yaygınlaştıkça, etik tartışmalar da beraberinde gelecek.

5. Teknolojinin Son Sınırı: Bilincin Dijitalleşmesi ve Sonsuz Yaşam

Beyinle çalışan teknolojiler yalnızca fiziksel dünyada değil, aynı zamanda ölümsüzlük fikrini de gündeme getiriyor. Zihnimizdeki anılar, düşünceler ve duygular buluta yedeklenebilir mi? Eğer bu mümkün olursa:

• İnsanlar bedenlerini terk edip dijital avatarlar olarak mı yaşayacak?

• “Dijital ölümsüzlük”, ölen kişilerin düşüncelerinin yapay zekalar tarafından devam ettirilmesini sağlayabilir mi?

Bunu bir bilimkurgu olarak düşünebilirsiniz. Ancak Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos gibi isimler, insan bilincinin dijital ortama aktarılmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Hâlihazırda ben de böyle bir projenin üzerinde çalışıyorum.

Eğer bir gün, zihnimizi bir makineye aktarabilirsek, hangi bedenin bizim gerçek bedenimiz olduğunu bilebilecek miyiz?

SONUÇ: YENİ BİR ÇAĞIN EŞİĞİNDE MİYİZ?

Teknoloji tarihine baktığımızda, her büyük yeniliğin önce “çılgın bir fikir” olarak algılandığını görüyoruz. İnternet, akıllı telefonlar, yapay zekâ ve Metaverse… Şimdi sıra beyinle kontrol edilen dünyalara geliyor.

Inception’daki gibi, gerçek ve sanal arasındaki fark giderek bulanıklaşıyor. Eğer gelecekte beynimizle internete bağlanabilecek, düşüncelerimizi paylaşabilecek ve sanal dünyalarda bilinçli olarak dolaşabileceksek, bu yeni dünyanın mimarları kim olacak? Ve en önemlisi, gerçekten uyandığımızdan nasıl emin olacağız? ☸

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.