Önceki yazıda yat sörveyi konusuna bir giriş yapıp İngiltere merkezli International Institute of Marine Surveying (IIMS) tarafından düzenlenen Yacht and Small Craft eğitimine dair genel bilgiler ve ilk eğitim modülünün özetini paylaşmıştım. Bu yazıda tekne incelemelerinde en önemli konulardan biri olan Materyal ve Korozyon konusuna değineceğim.
IIMS tarafından düzenlenen sörvey eğitiminin zorunlu modüllerinden olan Materyal ve Korozyon modülü, aslında daha çok metal teknelere ve metal eçhizeye odaklı konuları içeriyor. Glass Reinforced Plastic (GRP-Fiberglas) ve ahşap tekneler, ayrı birer modülle işlendiğinden bu modülde kısaca değinilerek geçiliyor. Aslında şu an tekne yapım materyali olarak en yaygın kullanılan malzeme fiberglas olarak bildiğimiz kumaşların reçine ile bir arada tutulmasıyla oluşan GRP. Bununla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. GRP teknelerdeki incelemeler konusunu ayrı bir yazıda ayrıntılarıyla kaleme alacağım. Tekne yapımında ayrıca beton, plastik ve ahşap da kullanılıyor. Plastiği kano, deniz bisikleti gibi biraz daha basit üretimler için kullanıldığından, beton ve ahşabı da özel bir inceleme alanı olup henüz yeteri kadar tecrübem/bilgim olmadığından bu yazıda kapsam dışında bırakıyorum. Yine 3D yazıcı ile tekne yapımı da henüz kapsamlı şekilde uygulamaya konmadığından bu yazıda bahsetmeyeceğim. Bu konuya yönelik inceleme yapıp özel bir yazı kaleme almayı planlıyorum.
EN ZOR MODÜL
Eğitime devam eden diğer sörveyör arkadaşlarımla hâlâ görüşüyoruz; bu modül, uzak ara en zor modül olarak herkesin başını ağrıtıyor. Modülde materyal bilgisi, maddenin temeli olan atom ve moleküller ile bunların ilişkisinden başlayarak işleniyor. Metal ile diğer maddelerin en temel yapısal farklılıkları, atomik bağlar, moleküler dizilim, metallerin parçacık dizilimi nedeniyle farklılıkları gibi bilgilerin ardından bu parçacık dizilimini değiştiren metal işleme metotlarından bahsediliyor.
Bilindiği üzere insanoğlu metal ürünlerle ilişkisine ilk olarak en basit, en yumuşak metal olan bakırı kullanarak başladı (burada altın ve gümüşü konunun dışında bırakıyorum). Sonra Tunç Çağı ve nihayet Demir Çağı geldi. Aslında ilgililere bu konuları çok güzel anlatan Terry Breverton’ın Encyclopedia of Inventions adlı kitabını tavsiye ederim. Breverton, benim daha önce deniz efsaneleri ve korsanlar ile ilgili yazdığım yazılarda temel kaynak olarak kullandığım ilginç bir yazar. Kitaplarında işlediği efsaneler ve tarihi bilgileri elimden geldiğince farklı kaynaklardan teyit ederek yazılarıma aktardım, doğru bilgiler verdiğini gördüğüm bir araştırmacı. Bu kitabında da insanlık tarihinin ilk buluşu olan taş alet kullanımından günümüzdeki süper işlemcilere tüm icatlar tarihini sıralıyor.
Metallerin insanoğlu tarafından kullanımına dair bilgileri Breverton’a atıf yapıp atlattıktan sonra öncelikle metal ürünlerin sağlamlığının kaynağı olarak öne sürebileceğimiz atomik bağ yapısından bahsedelim. Metal maddelerde atomlar arasında çok kuvvetli metalik bağlar oluşuyor, atomlar bu bağlar ile birbirine ilişiklenmiş olarak sıkı ve simetrik bir dizilimde yer alıyor. Hatta bu dizilim küp ya da prizma şeklinde yapılar ile gerçekleşiyor da o kadarına girmeyelim. Atomların sıkı dizilimi, atomların en dış yörüngelerde bulunan elektronların serbest halde yapı içerisinde dolaşmasından, bu şekilde atom çekirdeklerinin birbirine daha yakın bulunmasından kaynaklanıyor. Zaten metal ürünlerin elektrik geçirgenliğini veya ısı iletkenliğini de bu dış yörünge elektronlarının serbest oluşu sağlıyor. Bu yapıda minik bozulmalar olabiliyor, bu bozulmalar da metallerin sıcak işleme, soğuk işleme, dövme gibi işlemlerden geçirilmesiyle düzeltiliyor.
Şimdi skobumuzu biraz genişletip zerre düzeyine çıkalım. Metallerin yapısında gözle görülen en küçük parçalar zerre (grain) olarak adlandırılıyor ve bu zerreler metalin yukarıda belirtildiği şekilde ‘işlenmesi’ ve/veya başka maddelerle karıştırılması ile kullanım için daha uygun özelliklere ulaştırabiliyor. Metallerin anlamlı ve işe yarar kullanımı ile ilgili en çok başvurulan birleştirme yöntemi onları eritip karıştırmak yani alaşım elde etmek. En çok bilinenlere paslanmaz çelik, pirinç, bronz örnek verilebilir. En basit halleriyle paslanmaz çelik demir ile kromdan, pirinç bakır ile çinkodan, bronz ise bakır ile kalaydan oluşuyor.
TEKNELERDE KULLANILAN ALAŞIMLAR
Şimdi teknelerde kullanılan çeşitli alaşımlara biraz değinelim.
Demir, dünyada en çok bulunan dördüncü element. Toprakla karışık halde cevher adı verilen bir formda bulunuyor ve içerisindeki kirleticilerin (karbon, sülfür, azot, silikon vb) eritme-soğutma-dövme-sıkıştırma işlemlerini belirli sıralarla uygulayarak arındırılmasıyla çelik elde ediliyor. Bu işlenme metotlarıyla demirin sertleşmesi, sıkılaşması, daha işlenebilir hale gelmesi sağlanıyor. Çeliğin daha özellikli bir hale, örneğin paslanmaz hale gelebilmesi için karışımın içine krom, nikel, manganez, vanadyum gibi maddeler ekleniyor. Günümüzde farklı kullanım alanları için çeşit çeşit çelik üretiliyor. Bu çeşitlilik birçok yerde kayıt altına bile alınamadan gelişmiş. Ancak konuya ciddi yaklaşan ABD gibi ülkeler çelik üretimini kurallara bağlayarak sınıflandırmış, içeriğindeki maddelerin yüzdeleriyle kodlamış. Örnek olarak teknelerde koç boynuzu ya da bağlantı elemanı (somun, vida, yüksük) olarak 316 koduyla bilinen paslanmaz çeliğin kullanılması ideal. 316’nın da çeşitleri var, mesela içine biraz titanyum atılarak 316Ti oluşturuluyor.
Denizcilikte kullanılan diğer bir metal olan bakır, aslında kendi başına ahşap tekne yapımında binyıllardır kullanımda. Ahşap teknelerde birleştirici çiviler bu materyalden yapılagelmiş. Ayrıca geçmişte karinanın bakırla kaplanması ile böceklenmenin önüne geçilmiş. Günümüzde de zehirli boya içeriği olarak kullanılıyor, hatta yasak olsa da çoğu uygulayıcı zehirli boyanın içine bakır tozu ekliyor. Bakırın ana maddesi olduğu pirinç ve bronz, çelik örneğinde olduğu gibi farklı kullanım alanları ve farklı özellikler için değişik maddeler içerebiliyor.
Bunlar dışında bakır-nikel, alüminyum alaşımlar ve titanyum alaşımlar da çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Mesela titanyum nitrit, çok pahalı ama özellikle eski ahşap teknelerin güvertesinde fener ve kampana gibi materyal için kullanılan pırıl pırıl parlayan ve bakım gerektirmeyen bir materyal. Yolu Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’ndan geçip günde bir saat ‘kampana parlatma nöbeti’ni hatırlayanlara selam olsun.
STRES
Eskiler “duvarı nem yiğidi gam yıkar” derler. Eğitimde materyal konusunun bu kadar ayrıntılı işlenmesinin yanında materyalin bozunmasına neden olan etmenlerden olan stres çeşitleri de yine ayrıntılı şekilde ele alınıyor. Materyal yorgunluğuna ya da materyal bütünlüğünün bozulmasına neden olarak hemen her çeşit üründe onarım/servis gerektiren bir etmen olan stres, ayrıntılı şekilde incelenerek sörvey raporu için temel bilgi olarak kullanılıyor. Özellikle ülkemizde sigorta eksperlerinin inceleme alanı olarak gördüğümüz bu konu, kırılan bir eçhizenin anlık stresten mi (çatma, çatışma, karaya oturma, vb) yoksa materyal yorgunluğundan mı oluştuğu bilgisine ulaşmayı sağlıyor.
Bu kadar ayrıntıyla işlenen materyal konusunun sörveyör için önemli olan tarafı teknenin gövde, güverte, arma ya da başka yerlerinde kullanılan çeşitli materyalin en doğru şekilde incelenmesi için yeteri kadar bilgi ile donanmak. Hangi materyalin hangi teknik ve cihaz ile inceleneceği, inceleme sonuçlarının nasıl raporlanacağı çok önemli. Materyal çok önemli çünkü sörvey esnasında fark edilmemiş bir belirtinin tekne satın alındıktan sonra yaratacağı herhangi bir sıkıntı sörveyör’e yol-su-elektrik olarak dönebilir.
KOROZYON
Materyal ve Korozyon modülünün ikinci kısmı olan korozyon, stres çeşitlerinin etkisinden bağımsız olarak her çeşit materyalin kendine has özelliklerinden kaynaklanan ve/veya başka materyal ile etkileşimle oluşan çeşitli bozunmalar olarak tanımlanıyor. Yukarıda kısaca bahsedilen materyal bilgileri sörveyörün teknede korozyon konusunda gerçekleştireceği kontroller için de gerekli.
Önce çelik korozyonundan bahsedelim. Çeliğin korozyondan korunması için yüzeyinde doğal olarak sarımsı renkli bir demiroksit tabaka oluşuyor. Biz buna genel olarak pas adını veriyoruz. Aslında materyalin kendini korozyondan koruma yolu olan bu tabaka yerine metalin yüzeyi iyice temizlenip astar ve sonra da boya uygulanıyor. Sonuçta astar ve boya uygulanması da demiroksit oluşumu da metalin oksijenle bağlantısını kesip onu korozyondan koruyor. İngilizce rust olarak ifade edilen pas ise, metalin oksijenle bozunup katman katman şişip parçalanması. Bu durum her çeşit metal gövdeli deniz aracında sürekli bir mücadele konusu. Paslı yüzeyin temizlenip atılması ile incelen metal, bulunduğu bölgede görevini yerine getirecek gücü yitirirse ileride sorunlara yol açabiliyor. Bu nedenle özellikle çelik teknenin gövdesinde ultrason ile kalınlık ölçümü önemli. Bir de çelik teknelerde galvaniz korozyon ile su kesiminin altında oluşacak materyal erimesinin önlenmesi için tutyaların bulunması gerekiyor. Bu tutyaların elektrik iletimi ve bulundukları yerde erime miktarı (çok erirse değişim, hiç erimemişse çalışmadığı düşünülerek değişim) da rapora eklenmesi gereken konular olur. Gövdede oluşan pittingler yani küçük lokal pas parçacıklarının atılmasıyla oluşan boşluklar gövdenin inşa sürecinde hesap edilen gücünü azaltacağı için ebatları ve sayılarıyla kayıt altına alınarak gövdede saç değişimi gerekliliği ortaya konuyor. Normalde bu şekilde güçsüzleşmiş bir alanın kesilip çıkarılarak yeni bir parçanın o boşluğa ‘alıştırılarak’ kaynaklanması gerekiyor. Ancak bazı onarımcılar kesip çıkarma yapmadan zayıf bölgeye patch adı verilen bir parçayı kaynaklanıp bırakabiliyor. Bu şekilde sorunun ortadan kalkmasına değil aşağı itilmesine neden olunuyor. Bu şekilde gerçekleşmiş onarımların tespit edilip gelecekte yaratabileceği sorunlarla raporlanması gerekiyor. Genelde GRP teknelerin sörveyini yaptığımdan benim kontrol ettiğim çelik parçalar makinenin zemine oturtulduğu ayaklar, genel olarak makine bloğu, özellikle dıştan takma makinelerin kıç aynalığa irtibatlanmasında kullanılan saplamalar, yelkenlilerde salma saplamaları ve puntel-koç boynuzu gibi güverte aksamları. Bunları incelemek için en iyi yöntemlerden biri güçlü bir mıknatıs ile dokunmak. Gerçekten paslanmaz olan çelik mıknatısı az tutuyor, paslanmaz özelliği olmayan ise yapışıyor mıknatısa. Özellikle irtibat elemanlarında somun ya da yüksüklerin paslanmaz olmaması çok karşılaştığım bir durum.
Pirinç materyal genelde pervane, şaft gibi suyla temas eden parçalar ya da kampana gibi güverte aksamı için kullanılıyor. Pirinç içerisinde bulunan çinko, galvaniz korozyonla erimeye yatkın olduğundan bu materyalin su altı kullanımı tutya adı verilen malzeme ile mümkün. Tutyalar, pirinçte korozyona neden olan galvaniz sürecinde anot rolü üstlenerek kendini feda edip eriyor ve pirinç yapının içindeki çinkonun erimesini engelliyor. Pervane ya da şaftın tutyalarının yeri ve durumu incelenip rapor ediliyor. Çinkosu erimiş bir pervane hem pembe renginden hem de çekiçle vurulduğunda teneke gibi gelen sesinden anlaşılıyor, ayrıca pervane kanatlarının et kalınlığı ölçülüp rapora ekleniyor.
Alüminyum korozyonu ise kendini beyaz bir toz gibi gösteriyor. Alüminyum direğin üzerine yerleştirilen paslanmaz çelik aksamlar alüminyumun korozyona uğramasına neden olur. Bu nedenle arada mutlaka iki metalin etkileşimini engelleyen tamponlar bulunması gerekiyor. Alüminyum gövdeli teknelerde galvanik korozyon çok şiddetli olduğundan teknenin referans elektrodu ile incelenmesi de gerekiyor.
Tüm bu konular sonuçta bir yere ulaşıyor: Sörvey raporu. Sörvey raporunun içerisinde ‘tekne iyi durumdadır’ gibi genel ifadeler değil, teknenin her incelenen ayrıntısı için inceleme metodu ve cihazı ile varsa o cihazın kalibrasyon tarihini de içeren bilgiler yer almalı. Bunu sağlamak için de belli bir proses içerisinde düzenli ve disiplinli bir inceleme yapılması, elde edilen verinin işlenerek uygun şekilde dile getirilmesi ve yazılı olarak müşteriye sunulması gerekiyor. Özellikle malzeme konusundaki inceleme sonuçlarının yer yer onarım önerisi ve tahmini onarım maliyeti bilgilerini de içermesi daha ciddi bir sörvey işleminin göstergelerinden.
Sörvey serisi, Stabilite konusu ile devam edecek.☸